Sille Konak Restaurant & Cafe

SİLLE HAKKINDA

03

Sille yerleşim bölgesinde bu güne kadar sistematik bir arkeoloji taraması yapılamamıştır. Sayısı pek fazla olmayan araştırmalar daha çok belli merkezlerde yapılmış onlarda,Çoğu fazla derin olmayan araştırmalardır. Bunlardan ayrı olarak Sille civarında geniş tabanlı tetkik,Sillenin üst tarafındaki Sızma höyüğünde yapılandır.

Prof. Ramsay tarafından yapılan bu arkeolojik kazı ve incelemelerde Fryg’ lere ait çok kıymetli materyaller gün ışığına çıkarılmıştır. Anadolu ‘daki Hitit egemenliğine son veren fryg’ler,bıraktıkları tümülüs,kaya mezarları ve boya ocakları ile dikkati çekerler. M.Ö 7.yy ve 8.yüzyıllarda Konya ‘Kawania’ adıyla bilinen Fryg kentidir. Konya’nın kuzeyinde bulunan Sızma köyü kazıları,bu konuda çok önemli sonuçlar ve belgeler vermiştir. Sille çevresinde yapılacak arkeolojik araştırmaların,Frgy öncesi devirlere ve prehistorik dönemlere ait ilmi materyallerin elde edilmesine yarayacağına inanıyoruz.

Sille daha sonraki dönemlerde kazandığını gördüğümüz önem değer ve etkinliklerin büyüklüğünün,böyle bir zengin tabana oturmasından da kaynaklandığını düşünebiliriz. Hıristiyanlık öncesi çeşitli sosyo-politik olaylar sahne olan Konya ve yakın çevrelerinden biri olan Sille,bu önemini, Hıristiyanlık döneminde de giderek artan değerlerle sürdürmüştür.

Roma,Bizans,Kudüs güzergahı üzerinde yer alan bu önemli mıntıka, ‘Kutsal haç’ yolcuları için uğranmadan geçilmeyen bir konak yeri olmuştur. Bu şöhret ,Konya’ya olduğu gibi Sille’ ye de nimet yağdırmakta gecikmemiştir. İnşa edilen büyük mabetler,hanlar hamamlar,çarşılar,pazarlar,kaleler,kışlalar ve ilim ve sanat hayatı ve bütün bunların sonucu artan refah seviyesi Sille’ yi, mamur ve müreffeh hale getirmiştir.

02Sille geçek kişiliğini,Hakiki önemini ve layık olduğu değerini Selçuklu lar zamanında kazanmıştır. Sultan I. Alaeddin Keykubat dönemi, Anadolu Selçuklularının en müreffeh asrıdır. Başta başkent Konya olmak üzere bütün İslâmiyet’le tanışmamış,yada bir süre Müslüman olmuşlarsa da savaşlar sırasında esir düştükleri Hıristiyan devletlerinin ağır ve sistemli asimilasyon program ‘ları sonunda,yeni girdikleri İslamiyet’in inceliklerini öğrenmeye vakit bulamadan yoğun Hıristiyan’ laştırma politikasına maruz kalan kentler ,kasaba ve köyler bu müreffeh hayatı paylaşmışlardır. Bütün bu güzellilerden en çok nasibini alan Konya ve çevresi olmuştur. Bu çevrenin başında da Sille gelmektedir. Sultan 623/1226 yılında küçük Ermenistan seferinden dönerken beraberinde getirdiği bir grup vardı ki,Sille tarihi açısından çok öneme haizdir. Sultan bu gayri Müslim leri Konya ya getirip azat etmiş tir. Dinler tarihinde ‘Ortodoks Türkler’ adıyla bir cemaat getirmiş olan bu insanlar,Hıristiyanlaştırma politikaları sonucunda İslamiyet i unutturulan Türklerdir. Ortodoks Hıristiyanlık dünyasının gözde cemaatlerinden olan bu tanassur etmiş Türkler, Bunca baskı ve eritme politikasına rağmen bazı ırki özelliklerini bir ölçüde yaşatmışlardır. Çeşitli yol ve yönlerden Silleye yerleşmiş olan çoğu Türkçe konuştuğu halde,Rumca bilmeyen ,Çoğunun adı özbeöz Türk adları ve sanları ile anılan Bu insanlar Balkanlardan buralara gelmiş özbeöz Türk boyu olan Peçenek’ ler dir.

Türkler,Konya’nın ufkunda ,Bir defa daha,Malazgirt’ten iki yıl önce göründüler .Bu bir keşif kolu idi.1071 Malazgirt Zaferini Takiben açılan Anadolu kapısından içerilere giren Selçuklu kuvvetleri,Konya’ya kadar uzandılar. Şehri bir süre ellerinde tuttular. Yolların kontrolündeki stratejik önemi sebebiyle Konya’da bir garnizon Türk askeri görevlendirildi. Bu tablo,yirmi beş yıl kadar fazla değişmedi .Ama 12. yüzyılın başlarından itibaren büyük değişiklik görülmeye başlanıldı. Selçuklu başkenti oluşunu müteakip Konya’ya çok ve kalabalık sayıda Türk boyu nun gelip yerleştiğini görüyoruz. Selçuklunun ideali Başkent Konya’yı odak yaparak Anadolu’da ipek ve baharat yollarını kontrol etmek ve ayrıca bu ekonomik gücü takip edecek siyasi ve askeri güçle Antalya ile Akdeniz’e Giresun’la Karadeniz’e,İzmir ile Ege’ye açılıp Türk Cihan hakimiyeti mefkuresinin temel taşlarını yerine oturtmayı planlamıştır.

01Bunun için tamimiyle Müslümanlaştırılmış bir başkentin lüzumuna inanılmıştır. Bu aynı zamanda hem şehrin güvenliği ve hem de zamanın fetih gelenekleri açısından elzem görülmüştür. Bunun için , şehrin kalbini teşkil eden iç kale (Ahmedek)deki gayri Müslim halk taşra çıkarılmış ve yerine Türkler yerleştirilmiştir. Taşra çıkarılan ve sayıları 1500 kadar olan bu gayri Müslimler Silleye gelip yerleşmişlerdir.

Sille Selçuklular döneminde pek çok olaylara konu ve sahne olmuştur. Başkent Konya’ya yakınlığı iklimi ,yeryüzü şekilleri ,derin tarihi ve kültürü, Gevele kalesi gibi faktörlerle Sille,Selçuklu Türkünün sosyolojik,ekonomik ve politik hayatının ortasına yerleşmiştir. Selçuklularla Haçlılar arasında yapılan,Haçlı seferleri de genellikle Gevele kalesinde noktalanıyordu.

Alaeddin Keykubad tarafından tamamlanan Konya Alaeddin Camii’nin ihtiyaçlarının Silledeki vakıflardan karşılanması bu hareketliliğin bir sonucudur. Sille Selçuklular döneminde o kadar büyük öneme haizdir ki, Konya kalesinin bir kapısının Sille yoluna açılması bu önemi göstermektedir.

Sille , Osmanlılar döneminde de çeşitli olaylara sahne olmaya devam etmiştir. Karaman oğlu İbrahim Bey,kendisini Konya tahtına oturtan II. Murat’ın Rumeli seferleriyle meşguliyet ‘inden faydalanarak Beyşehir’i zapt edince(1435) ,Sultan Murat Anadolu ya yönelmek durumunda kalmış, Konya’yı zapt etmişse de aracılar vasıtasıyla İbrahim bey’i bağışlamıştır. Buna rağmen İbrahim bey hatalarına devam edince Sultan Karaman oğullarının etkinliklerine son vermiştir. Bunun üzerine İbrahim bey Konya yı terk ederek Gevele kalesine sığınmıştır.

Sille’nin üst tarafında bulunan çok büyük stratejik önemi haiz Gevele kalesi Fatih Sultan Mehmet Hanın çok önem verdiği savunma noktasıdır. Tekrar baş gösteren Karaman oğlu meselesini kesin olarak halletmek isteyen,Fatih , Mahmut paşa komutasındaki ordusuyla Konya üzerine yürümüş,Akşehir ve Ilgın’ın fethini müteakip Takkeli dağ üzerinde bulunan bu ünlü kaleyi muhasara ile Konya yı tamamen ele geçirmiştir. Konya,Selçuklu döneminde olduğu gibi Osmanlılar devrinde de tarihi İpek ve Baharat yolları üzerinde olmanın sosyo-politik ve sosyo-ekonomik imkanlarından yararlanmaya devam etmiştir. Dolayısıyla civarı da bundan nasibini almış,Sille de bu konduktur den büyük ölçüde yararlanmasını bilmiştir.

Sille Cumhuriyet öncesinde gelişmiş, 18.000 nüfusa sahip bir kentti. Nüfusun çoğunluğu Rum idi. Cumhuriyet döneminde alınan kararlar doğrultusunda gayrı Müslim halk yurt dışına çıkarılmıştır. Sillenin ekonomik ve ticari hayatına egemen olan bu toplumun mübadelesini müteakip bunların yerini dolduracak yeni imkanlar hazırlanmadığı için Sille önemli bir sarsıntı geçirmiş. Usta ve sanatkarların da öteden beri gurbette çalışması sebebiyle Sille,makus mukadderatıyla baş başa kalmıştır.